Mea Culpa Stefano D’Anna tarafından yazılan Tanrılar Okulu () Kitabında bir bölüm.
Yazarın Mea Culpa. Mea Culpa, mea maxima culpa : Ben Suçluyum, her şeyin tek suçlusu benim.
Buradan yola çıkarak her bireyin bir yaratılış sorumluluğu olduğu kavramını işlediği bölüm. İlgili bölümü olduğu gibi paylaşıyorum.
Lupelius’a göre yeryüzü, ölümün elinde oyuncak olmuş insanların mahkûmlar gibi yaşadıkları bir kozmik hapishane, dünya boyutunda bir zindandır. Bu görüşten son ve kesin bir yenilgi oluştuğu sonucunu çıkarmak yerine, akıl almaz çılgınlığıyla çok cesur bir plan tasarlar. Lupelius, insan için onu sınırlarının ötesine geçirecek olası bir serüven düşler: insanın kaçınılmaz görünen ölümcül yazgısından ve dünya yasalarından kurtulmasını sağlayacak bir serüven. İnsanın kendi elleriyle ördüğü duvardan sınırlarını, yine insanın yıkmaya gücü vardır. Doğaya kafa tutabilir ve Herakles Sütunları gibi, kendisine en uç nokta olarak kabul ettiği ve ötesine geçmeyi hayal bile edemediği sınırları yerle bir edebilir. Lupelius, etrafına birkaç cesur adam toplar ve ayrıntılı bir kurtuluş planı hazırlar.
Hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun, çünkü sende hiçbir şey değişmiyor
Like attracts like. Benzer benzeri çeker.
Cenneti yaşayan cennete, cehennemi yaşayan cehenneme doğru yol alır.
Lupelius‘un felsefesine göre, bizim varoluş durumlarımız uygun olayları kendisine çeker ve bu olaylar, bizim içinde bulunduğumuz aynı durumları yeniden yaşamamıza neden olur.
───
Sadece irade gücü bu kısır döngüyü, hiç sonu gelmeden kendi kendine oynanan bu oyunu durdurabilir ve aynı irade gücü sayesinde insan öz varlığını saran hipnotik çemberi kırabilir.
Thought is creative. Thought creates.
Düşünce yaratıcıdır. Düşünce yaratır.
Olaylar düşüncelerimizin, öz varlık durumlarımızın, elle tutulur, gözle görünür halidir. Bu sebeple, olaylar ve durumlar aynı şeydir. Durumlar, her kişinin Oluş’nda üretilirken, olaylar da insanın yaşamında, zaman içinde, başına gelen ve sanki insanın iradesinden bağımsız olarak ortaya çıkıyormuş gibi görünen olgulardır. Tek gerçek ise onları yaratanın biz olduğumuzdur, olması için sürekli yakaran ve farkında olmadan olayları hayata geçiren biz…
İster olumlu, ister olumsuz olsun, insanın düşünceleri daima yaratıcıdır ve mutlaka ortaya çıkacak uygun bir zamanı bulur.
Düşüncelerimiz, elimizle yazdığımız hatta yolladığımızı bile unuttuğumuz, davetiyeler gibi düşüncelere karşılık gelen olayları kendine çeker. Koşullar, buluşmalar, olaylar, sorunlar ve aksilikler, sürtüşmeler ve başarısızlıklar, yani üstü örtülü bir biçimde kendilerini çağırdığımız tüm istenmeyen konuklarımız, artık onları aklımıza bile getirmediğimiz bir zamanda kapımızı çalarlar. Onların beklenilmeden ve birdenbire olduğunu sanmamızın asıl nedeni, bizim kendi durumlarımıza dikkat etmememizdir.
Beklenilmeyen, her zaman uzun bir hazırlık dönemi gerektirir!
İster bilinçli, ister bilinçsiz olsun, kişinin başına dışardan gelen hiçbir olay onun rızası olmadan gerçekleşmez. Hiçbir şey insanın düşüncelerinin içinden geçmeden oluşamaz. İşte bu yüzden, düşünce en büyük güçtür.
Olgular, olaylar ve deneyimler olarak nitelediğimiz ve yaşamda gerçekleşmesi muhtemel olan her şey, tüm bunlarla aynı frekanstaki durumlarla buluşmaya uygun adım yürüyen Oluş durumlarımızdır. Durumlar, gerçekleşmek için doğru zamanı bekleyen olaylardır. Duygularımızın kalitesi, düşüncelerimizin genişliği, içinde bulunduğumuz andaki ruh halimiz, hayatımızda neyin görünür olacağına, nelerin gerçekleşeceğine ve kendi yaşamımızda başımıza gelecek olayların doğasına karar vermektedir.
───
Thinking is Destiny.
The higher our thoughts, the greater our life. Düşüncelerimiz kaderimizdir.
Düşüncelerimizin kalitesi yükseldikçe yaşam kalitemiz de yükselir.
Lupelius‘un felsefi düşüncesinin ana unsuru, olaylarla durumların bir tek gerçekliğin iki yüzü olduğunun ortaya konmasıdır. Bu saptama, kişinin kendi durumlarını bilmesi ve kendi kendisinin efendisi olması yoluyla, kaderini istediği gibi yönelmesine izin vererek içimizdeki ve dışımızdaki dünyayı birbirinden ayıran duvarı ortadan kaldırır.
Varoluş bizim bir icadımızdır ve bu yüzden sadece bize bağlıdır.
Lupelius’un rehberliğinde, Hristiyanlığın mea culpa sözlerinde gizlenen ‘yapmanın somutluğunu’, onun baş döndürücü gücünü ilk kez keşfediyordum. Bin yıllık insan zekâsının kısacık özeti sanki bir mücevher kutusunda gibi bu iki sözcükte saklanmıştı. Mea culpa, mea culpa, mea maxima culpa. Bunun kişisel sorumluluk fikrinin en güçlü ve en özlü ifadesi olduğunu ancak şimdi anlayabiliyordum. Benim suçum. Mea culpa. Gezegenlerin hiyerarşisinden atomların hareketlerine dek, tüm evrene gem vurabilecek bu formül, sınırsız bir enerjinin sırrını içermekteydi.
Oluş durumlarını değiştirmek yoluyla, başına gelmesini beklediğin olayları değiştirebilirsin. İşte insan da kendi üstünde çalışarak, düşünme ve hissetme biçimlerini değiştirerek, varlığının zamana bağlı yatay çizgisinde değişimler yaratabilir.
Yeryüzündeki varlığımız bizim yüce Okulumuzdur. İnsanlığın gözünde bir hapishane gibi görünen, bir Yaşam Okulu.
Görüş açımızı altüst etmeyi öğrenmemiz gerekmektedir. İnsanların genellikle zorluk veya felaket olarak gördükleri, beddua ettikleri, her ne pahasına olursa olsun kaçındıkları her şey aslında ölüm psikolojilerini yaşam psikolojisine dönüştürmelerini sağlayacak çok değerli malzemelerdir.
Life through this world is a School for Gods. Confusion, doubts, caos, crisis, anger, dispair and pain are ali excellent conditions for growth.
Dünyadaki yaşam, bir Tanrılar Okulu’dur. Karışıklık, şüphe, kargaşa, kriz, kızgınlık, umutsuzluk ve acı, tümü büyümek için yararlanılması gereken mükemmel fırsatlardır.